Beyni olan her hayvan düşünebilir; dolayısıyla kediler de düşünebilir. Ayrıca stres, korku, kaygı, güven, merak, sevgi, heyecan, iğrenme başta olmak üzere birçok duygu ve hissi de deneyimleyebilirler. Belirli durumlarda, geçmiş benzer deneyimlerden mantıksal çıkarımlar yaparak o anda nasıl davranacaklarına düşünerek karar verebilirler. Yakın geleceği hayal edip plan yapabilirler. ("Burada saklanıp beklersem bu fare bu delikten önünde sonunda çıkar ve üzerine atlayıp kolayca yakalarım." #pusu) Kendilerini yakından ilgilendiren konularla ilgili (gıda, güvenli yerler, potansiyel tehditler vb.) oldukça güçlü bir hafızaları vardır. Bilinçleri ve kişilikleri de vardır.
Peki kediler bu kadar gelişmişse insanların geneli bunu neden kolayca gözlemleyemiyor, anlayamıyor?
Sadece kedileri değil, hiçbir hayvanı bilişsel kapasiteleri ve becerileri açısından kolayca anlayamıyoruz çünkü bizden farklı bir türün çevresini algılama ve onunla etkileşme biçimleri, ortalama gözlem becerilerimizle anlayamayacağımız kadar bizimkinden farklı. (bkz. "Umwelt", "kendi merkezli dünya", Jakob Johann von Uexküll) Türlerin çevreleriyle kurduğu ilişkileri aynı ortamda bulunan farklı tipteki elektromanyetik sinyaller gibi düşünebiliriz (Wifi, bluetooth, FM/AM, uydu yayınları vb.). Tüm sinyaller aynı ortamda, hatta aynı fiziksel fenomen dahilinde gerçekleşse de her birini veren ve algılayabilen farklı cihazlar var ve biri diğerinin gördüğünü göremiyor, "anladığını" anlayamıyor ya da sinyali algılasa bile anlamlandırmayı beceremediği için sadece bir cızırtı üretebiliyor. Hayvanların çevreleriyle olan etkileşimlerini, bilişsel ve duygusal kapasitelerini uzman olmayan insanın anlamlandırması ve yorumlaması büyük oranda bu cızırtı düzeyindedir. (Primatolog Frans de Waal'in bu konuyu merkeze alan "Hayvanların Ne Kadar Zeki Olduklarını Anlayacak Kadar Zeki miyiz?" adlı Metis Yayınları'ndan çıkan kitabını tavsiye ederiz.) Bu biyolojik zorluklara bir de çeşitli kültürel fenomenlerden kaynaklanan, kökünden hatalı bakışlar eklenince hayvanları, hayvanlığı ve doğal olarak insanlığı da anlamak iyice imkânsızlaşıyor.
Yakın zamanlara kadar hayvanların bilişsel kapasiteleri ne kadar insansı becerilere sahip olduklarıyla ölçüldü. Yani bir hayvandan matematik becerisi beklendi ve gösterenin çok akıllı olduğu düşünüldü. (bkz. "Vikipedi: Akıllı Hans") Halbuki bir atın sayı sayma becerisi gibi bir beceriye sahip olması ya da herhangi bir hayvanın belli bir insani beceriye sahip olması beklentisi, ona sahip olmak kendi çevresinde evrimsel açıdan bir hayattakalım avantajı oluşturmuyorsa zaten anlamsızdı. Bu yönde bir şeyler gözlemleniyorsa da buradan farklı türlerin zekâ düzeylerine dair bir karşılaştırmaya gidilmemeliydi çünkü farklı türlerin böylesi karşılaştırmaları "çekiç mi daha iyi testere mi?" sorusundakine benzer bir mantık hatası içeriyor... Evrimsel olarak aynı soy hattındaki yakın türler belki birbirleriyle bazı özellikler açısından karşılaştırılabilir ama kedinin, köpeğin ya da atın bilişsel kapasitesini insan aklını referans alacak biçimde puanlamak saçmadır.
Peki başka hayvanların zekâ düzeyleri nasıl ele alınabilir? Bir hayvanın gerçekten ne kadar "zeki" olduğunu anlamak için bilişsel kapasitesinin kendi doğal türsel yaşamı içerisinde mücadele edeceği problemleri ve özellikle de yeni problemleri ne düzeyde bir başarıyla çözebildiğini analiz etmek, bunun için de öncelikle hayvanın kendi çevresel gerçekliği içinde nasıl var olduğunu, çevresiyle nasıl etkileştiğini, bu etkileşime has olan fenomenleri anlamak; yani hayvanın "Umwelt"ine kısmen bile olsa girebilmek gerekiyor. Bunu tam olarak yapmak belki hiçbir zaman mümkün olmayabilir çünkü muhtemelen bir insan kendisini hiçbir zaman bir kedi olarak deneyimleyemeyecek ve "kedi merkezli dünya"yı yaşayamayacak ama bilim insanlarının becerdikleri şey, çalışmalarını bu farkındalıkla tasarlayarak "Umwelt" bariyerlerini kısmen de olsa aşmak ve aşamadıkları noktaların da farkında olmak.
Hayvanlara bakışımızdaki bu aydınlanma sonrasında bu anlayış üzerine kurgulanan yeni bilimsel çalışmaların, hayvan bilişine yönelik bilimsel ilginin ve gözlemlerin artışının, beyin ve beyin görüntüleme vb. alanlardaki gelişmelerin sonucunda, yakın geçmişten başlayarak kısa zamanda hayvanları anlayışımız dramatik düzeyde değişti. Bu bilgiler ve onlardan yapılan çıkarımlar hâlâ yeterince topluma yayılmış değil ve hâlâ hayvanlar geniş kitlelerce içgüdülerinin kontrolünde, acıyı, ağrıyı bile bizim gibi deneyimleyemeyen, dinlerin de etkisiyle, insanlar için yaratılmış biyolojik robotlar olarak görülmeye ve bu bakıştan korkunç biçimlerde zarar görmeye devam ediyorlar.
Şunu bilmekte ve üzerine iyice düşünmekte fayda var: Başka bazı hayvanlarla birlikte bütün memeli hayvanların beyninde bilincin varlığını gösteren yeterli sayıda nörolojik yapı ve nörolojik süreç bilimsel olarak tespit edilmiş ve bu hayvanların istemli davranışlar sergileyebildikleri gösterilmiştir. (Kaynak: "The Cambridge Declaration on Consciousness" (pdf)) Bu durum hayvanların zekâlarına, akıllarına, hissedebildikleri duygulara, hafızalarına yani tüm yaşam deneyimlerine dair bildiklerimizin ve üstüne kurduklarımızın büyük oranda yanlış olduğunu ve her şeyi baştan öğrenmemiz ve düşünmemiz gerektiğini gösterir. Komşusuna üzüm verilirken kendisine salatalık verilen bir kapuçin maymununun buna isyan ettiği gözlemlendi (bkz. aşağıdaki video). İnsana evrimsel olarak çok daha yakın olan şempanzelerde ise kendisine sürekli üzüm verilirken komşusuna verilmeyen bir şempanzenin bir süre sonra üzüm almayı komşusuna da üzüm verilene kadar reddettiği gözlemlendi. (Kaynak: The Life Scientific, BBC Radio 4, Frans de Waal). Bu örnekler şu anlama gelir: Korku, tiksinme gibi basit duygular şöyle dursun, hakkaniyet gibi, empati gibi sadece insana has sanılan, insan kültüründe ahlakla ilişkilendirilen, gelişmiş özelliklerin bile bazı hayvanlarda oldukça gelişmiş biçimlerde ve başka hayvanlarda da daha az gelişmiş biçimlerde olduğunu anlıyoruz. İnsana has sanılan fiziksel ya da bilişsel hiçbir özelliğin puf diye yoktan var olmadığını, bütün özelliklerimizin o veya bu biçimde başka türlerde de olduğunu ve tedrici evrimsel süreçlerle değişerek bizdeki ve şu an varolan türlerdeki hallerine vardıklarını görüyoruz.
>>>
Kapuçin maymunlarında "eşitsizlik hoşnutsuzluğu" ( ing. bkz. "inequality aversion")
>>>
Memeli hayvanların beyinsel kapasitelerinden bahsederken bilinmesi gereken önemli bir konu daha var: Bir memeli beyninde üretilebilen ve daha önce memelilere has sanılan gelişmiş özelliklere, memeli olmayan hayvanlarda, mesela bir kuşta ya da ahtapotta da rastlanabiliyor. Yani farklı beyin anatomilerine sahip hayvanlar aynı karmaşık ve gelişmiş beyinsel fonksiyonlara sahip olacak şekilde evrimleşmiş olabiliyorlar. Korku, kaygı, stres, ağrı vb. temel duygu ve hisleri deneyimleyen bir beyin ve sinir sisteminin balıktan istakoza, örümcekten kertenkeleye, tavuktan ineğe kadar hayvanlar aleminin çok büyük bir bölümünde olduğunu zaten biliyoruz. (Evet, balıklar da acı hissedebiliyor. bkz. "It’s Official: Fish Feel Pain" | Smithsonian Magazine)
>>>
Surrey Üniversitesinde teorik fizik ve "halkın bilime katılımı" profesörü Jim Al-Khalili'nin BBC Radyo 4'ün "The Life Scientific" programında primatolog Frans de Waal ile yaptığı Ekim 2016 tarihli söyleşi, bilim dünyasında hayvanlara bakışın nasıl bir değişim sürecinde olduğunu ve hayvanlara daha sağlıklı bir bakışın nasıl olabileceğini anlamaya yardımcı olabilir: https://www.bbc.co.uk/programmes/b07wt6bj
Bir hayvanda mantıksal çıkarıma net bir örnek: Bir köpek, tanıdığı ve adlarını bildiği oyuncakların arasına konan hiç tanımadığı bir oyuncağı istendiğinde getiriyor. Bize basit görünen bu beceri son derece gelişmiş bir beyinsel fonksiyon olan mantıksal çıkarımın, soyut düşünebilmenin ve hayal etmenin işaretidir. Bunu yapabilmesi, köpeğin "Benden getirmem istenen şeyi bilmiyorum. Buradaki oyuncaklardan biri hariç hepsini biliyorum. Demek ki istenen şey o tanımadığım oyuncak olmalı." şeklindeki akıl yürütmeyi becerebildiğini ve soyut düşünebilme becerisiyle ilgili olan mantıksal akıl yürütmeyi bu düzeyde becerebildiğini gösteriyor.
Özet: Evet, kedilerimiz düşünebilir, hissedebilir, deneyimlerinden, bizim için basit de olsa, mantıksal çıkarımlar yaparak davranışlarında bilinçli değişiklikler bile yapabilirler. Gerekli bilgisel altyapıya sahipsek, iyi gözlemliyorsak, gözümüzün önündeki doğa olaylarını fark ve idrak etmemizi engelleyebilecek dogmaların etkisi altında değilsek bunları kedilerimizde ve çevremizdeki diğer hayvanlarda gözlemleyebiliriz. Ve bu gelişmiş beyinsel becerilere, o veya bu düzeyde, sadece kedilerimiz değil, memelilerin tamamı, kargagiller, muhabbet kuşları da dahil olmak üzere papağanlar ve ahtapotlar gibi başka bazı hayvanlar da sahiptir. Bilim ilerledikçe bu sayının artması da şaşırtıcı olmayacaktır.
Yararlanılan kaynaklar ve ileri okuma:
İnsan, Düşünebilen Tek Hayvan Türü mü? İnsan Harici Hayvanların Bilinci Var mı? | Evrim Ağacı
"The Cambridge Declaration on Consciousness" (Tıklayarak pdf olarak görebilirsiniz)
"It’s Official: Fish Feel Pain" | Smithsonian Magazine
◉
Kedilenmeden önce kedili hayatın nasıl olacağını, kedinize neler sağlamanız gerekeceğini güvenilir kaynaklardan iyice öğrenin. Sonra, kedili hayatın size uyup uymayacağını tekrar gözden geçirin.
Yapay seçilimle üretilmiş cins kedileri almayınız. (kısa açıklama, scottish fold özelinde kısa açıklama, Evrim Ağacı'ndaki uzun açıklama)
Bütün gün kediniz evde yalnız kalacaksa ya kedi almaktan vazgeçin ya da iki kedi edinmeyi düşünün ve mümkünse bu iki kedi kardeş olsun.
İnsan bebekleri ve çocukları gibi kediler de küçük yaşlarda sizden çok daha fazla bakım, ilgi, enerji, dikkat ve zaman isterler ve bunun sonucu olarak çok daha yorucudurlar. Birkaç hafta sürecek bir yavru şirinliği yaşamak için ilk birkaç sene bu bedeli ödeyeceğinizi bilmelisiniz.
Yetişkin kedi sahiplenmenin de önemli avantajları olduğunun farkında olmalısınız. Yetişkin kediler (3 yaşından büyük kediler yetişkindir) küçüklükteki sağlık risklerini büyük oranda atlatmıştır; yavru ya da küçük bir kediye ayırmanız gereken zamanı, enerjiyi ve dikkati yetişkin bir kediye ayırmanız gerekmez. Bununla birlikte, yetişkin bir kediyle de yavrulukta sahiplendiğiniz bir kediymişçesine bağ kurabilirsiniz. Yaşınız ileriyse ve/veya hareket kısıtlılıklarınız varsa ve kedi sahiplenmek istiyorsanız yetişkin kediler özellikle sizin için daha da uygun olabilir.
Kedinizle her gün 30-45 dakika oyun oynamayacaksanız kedilenmeyin!
Gelişmiş (düşünebilen, duyguları olan, kişiliği olan) bir hayvanın 15-20 yıl boyunca tüm sorumluluğunu alacağınızı hiç unutmayın.
Üniversite öğrencisiyseniz kedilenmeyin! Çünkü hayatınızın en belirsiz olduğu dönemdesiniz. Okul bitince nasıl bir hayatınız olacağı belli değil. 2 ay sonra aynı evde yaşayıp yaşamayacağınız bile belli değil. Tatillerde yoksunuz... Her an yurtdışına gitme ihtimaliniz var. Maddi özgürlük? Kediler 15-20 yıl yaşayabilen, düzen ve rutin seven bölgeci hayvanlardır (ve masraflıdır da). Bu kadar büyük değişimlerin bu sıklıkta olduğu hayatlar kediye uygun değildir, sizin için de çok zor olur. Ama illa kedi deneyimi yaşamak istiyorsanız şunu deneyebilirsiniz: Sokaklardaki ya da parklardaki kedilere bakan hayvansever gruplarına bire bir ya da sosyal medya vb. kanallardan ulaşabilirsiniz. Bu gruplar çok fazla sayıda kediye bakıyor ve çeşitli nedenlerle bazı kedilerin geçici süreler için ev bakımına ihtiyacı oluyor. Bu tür gruplarla iletişime geçip belli süreler için evinize kedi alıp "koruyucu ebeveynlik" hizmeti verebilirsiniz. Bu şekilde, kedi bakmanın nasıl bir şey olduğunu çok büyük bir sorumluluk altına girmeden öğrenmiş olursunuz.
Yukarıdaki genel uyarılara ek olarak, yavru kedilerin çok daha dikkat gerektiren bir bakımı vardır. (Yavru kedi bakımına ve yavru kedili yaşama dair kapsamlı bir iCatCare kılavuzu (İngilizce) için yandaki / aşağıdaki resme tıklayınız.) Veteriner ziyaretleri, aşılamalar ve periyodik kontroller nedeniyle daha sıktır. İnsan bebekleri gibi her şeyi merak ettikleri için evde onlar için tehlikeli olabilecek her şeyi düşünüp önlem almanız gerekir. Daha fazla oyun ve daha fazla eğitim ihtiyaçları vardır. Yavru kediniz, belirleyici sosyalizasyon dönemi denen 2. haftadan 7. ilâ 8. haftaya kadar olan dönemde annesi ve kardeşleriyle yaşamadıysa ve de insanlarla düzenli pozitif etkileşimlerde bulunmadıysa, insanlarla arasının iyi olması için sosyalizasyon eğitimine üst düzeyde emek vermeniz gerekecektir. Böyle bir durumda iCatCare kendi başınıza ilerlememenizi ve bir kedi davranış uzmanından destek almanızı tavsiye etmektedir. (8 haftalıktan daha geç insan bakımına giren kedilerin sosyalizasyon eğitimine dair aşağıdaki videolar bir fikir verebilir. Videolarda uygulanan yöntemin bilimsel doğruluğuna dair bir bilgimiz yoktur.)
Yakın zamana kadar bu konuda kapsamlı ve güvenilir kaynak bulmak zordu fakat artık iCatCare'in sayfasında bu konuya bir bölüm ayrıldı (hatta ücretsiz olarak alınabilen bir sertifika eğitimi de eklendi). Bu bölümde, sokak kedileriyle ve yuvalandırılmak istenen kedilerle ilgilenen insanları desteklemek için veterinerlerle, hayvan davranışı ve etik uzmanlarıyla, farklı koşullarda kedilerle çalışan insanlarla birlikte son bilimsel araştırmalardan elde edilen bilgiler bir araya getiriliyor. Resme tıklayarak ya da iCatCare sitesindeki "Unowned Cats" başlığına giderek bu bölümü inceleyebilirsiniz.
◉
Cins kediler, insanların uyguladığı yapay seçilimle elde edilmiştir. Yapay seçilim sırasında tercih edilen özellikler (kıvrık kulak, basık burun, kısa bacak, tüysüzlük vb.) aslında hayvanın sağlıksızlığının da bir göstergesidir fakat para kazanma hırsı başta olduğu için hayvanların sağlığı burada bir kriter olmaz. Bir özelliğin göze güzel ve/veya ilginç gelmesi, yani "değerli mal" ortaya çıkarabilecek olması, temel seçim kriteridir. Belirlenen özellikleri gösteren hayvanlar kendi aralarında çiftleştirilerek yeni yavrular elde edilir. Yavrulardan yeni elemeler yapılarak çiftleştirmeler nesiller boyu sürdürülür. Bu çiftleştirmelerde istenen özelliklerin "sabitlenmesi" için sık sık anne-oğul, baba-kız ve kardeşler arasında yakın akraba çiftleştirmeleri gerçekleştirilir. (Aile içi üreme sadece insanlarda değil diğer hayvanlarda da biyolojik açıdan aynı şekilde sağlıksızdır. Popülasyonun gen havuzu daralır ve o tür git gide daha kırılgan ve sağlıksız bir hale gelir. Bu nedenledir ki evrimsel süreçler birçok hayvanı yakın akrabalarıyla, özellikle de anne, baba, kardeş ve çocuklarıyla çiftleşmeyi tercih etmeyecek şekilde güdülemiştir.) Birkaç kuşak sonra, insanlara "çok şirin" ya da "çok ilginç" gelen ama önemli sağlık sorunları olan scottish fold, iran ya da sfenks gibi bir kedi elde edilir. Birçok cins kedi (daha doğrusu atlardan balıklara kadar insanların cinsleştirdiği birçok hayvan) insanlar tarafından genetik olarak bu şekilde sakatlanmış ve tüm yaşamlarını büyük sağlık sorunlarıyla, acı ve sıkıntı içinde geçirmelerine neden olunmuştur. Ya ciddi sağlık sorunlarıyla doğarlar ya da etken genlerin taşıyıcısı olurlar. Temel kriteriniz şu olsun: Bir hayvanın cins hali cins olmayan haline göre daha fazla bakım gerektiriyorsa, özellikle de kürk bakımı ya da genel vücut temizliği gibi temel işlevleri kendisi beceremediği için insan desteği olmadan hayatta kalamıyorsa ve/veya herhangi bir sağlık sorununun görülme sıklığı cins olmayan haline göre daha fazlaysa ve/veya bağışıklık sistemi cins olmayan haline göre daha zayıfsa (ve/veya üretilmesinde başka hayvanların hayatı mahvediliyorsa, bkz. bengal kedisi) ne kadar ilginç ya da şirin olursa olsun o hayvanı alınmaması, alındıysa asla çoğaltılmaması gereken, insanlar tarafından sakatlanmış ya da sağlığı bozulmuş bir hayvan olarak kabul edebilirsiniz. Hayvan refahını ve sağlığını hiçe sayan bu kirli ticarete destek olmamanızı (bilmeden böyle bir hayvan aldıysanız, erkek ya da dişi, asla yavrulatmamanızı), kendi hayatınızı da bu kadar problemli hayvanlar alarak zorlaştırmamanızı tavsiye ederiz.
Yararlanılan kaynaklar ve ileri okuma:
◉
Çok net bir evet. Enteresan ve apaçık yanlış bir şekilde Scottish fold sahiplerine ya da edinmeyi düşünenlere yanlış bilgiler veren, bu kedilerin "doğru çiftleştirme"(yani anne ya da babadan sadece birinin kıvrık kulaklı olması) sonucu elde edilen kıvrık kulaklı yavrunun problemsiz bir hayat geçireceği yalanını söyleyen, açık bir şekilde "Bu kedileri almayın, çoğaltmayın, ticaretine ve çoğaltılmasına hiçbir biçimde vesile olmayın çünkü ortada büyük bir zalimlik var." diyemeyen garip "veterinerler" bile var, evet. Ama güvenilir bilgiye ulaşabileceğiniz aşağıdaki gibi kaynaklar da var. Anne ya da babasından biri ne kadar sağlam kulaklı olursa olsun kulağı kıvrık olup da hayatını "scottish fold hastalığı"na (osteokondrodisplazi) o veya bu düzeyde yakalanmadan geçiren kedi şu anki bilimsel uzlaşımlara göre yok. Yani, ebeveynlerden sadece birisinin kıvrık kulaklı olması kıvrık kulaklı olan yavruları kurtarmıyor.
Hastalığa neden olan sorunlu gen hem anneden hem babadan çift kopya olarak geliyorsa (homozigot) kedi hastalığı çok daha erken (yavru birkaç haftalıkken hastalık başlayabilir), çok daha şiddetli ve çok daha acılı deneyimler. (Bu nedenle, tedavisi de olmadığı için küçük yaşta ötanaziyle yaşamına son verilen kediler çoktur.) Bozuk genin yavruya anne ya da babadan tek kopya olarak gelmesi durumunda (heterozigot) hastalığın gelişimi kediden kediye değişir; farklı şiddet düzeylerinde ve farklı yaşlarda gelişen tipleri vardır; ama mutlaka hastalık oluşur. Özetle, hetero- ya da homozigot, her iki durumda da tedavisi olmayan ciddi bir hastalığı insanların göz zevki uğruna çekmek zorunda bırakılmış, kıvrık kulaklı, perişan bir kedi vardır.
" - Cinsin destekçileri ebeveynlerden birinin kıvrık kulaklı olmaması durumunda yavrunun doğuştan gelen bu sağlık problemlerine yakalanma olasılığının daha az olacağını iddia ediyor?
- Hayır, öyle değil. Kulakları kıvrık olan tüm kediler bu genetik mutasyona sahip olacaktır. Hastalığın ortaya çıkış hızı ve şiddeti farklı olabilir ama kedilerin hepsi farklı düzeylerde bu tedavisiz, ağrılı ve ömür boyu süren hastalığa sahip olacaktır. Böyle problemleri olan hayvanları çoğaltmamalıyız." Gudrun Ravetz, İngiliz Veterinerler Birliği eski başkanı, Should Scottish fold cats be banned? | BBC
"1990'ların başında Avustralyalı veterinerler bütün Scottish Fold'ların distal uzuvlarında anormal kemik gelişimleri olduğunu ikna edici biçimde kanıtladı...Zaman içinde tüm Scottish Fold'larda bozukluklar ortaya çıkmaktadır. Bu çalışma daha sonra Japon ve Koreli araştırmacılar tarafından onaylandı ve genişletildi... ...Hâlâ cevaplanması gereken sorular olsa da bu kedilerin çoğaltılmasının zalimlik olduğunu idrak edecek kadar bilgiyi çoktan elde ettik." Richard Malik, Veteriner, Sydney Üniversitesi
Kaynaklar:
Bengal kedisi, vahşi bir kedigil türü olan leopar kedisiyle (Prionailurus bengalensis) evcil kedinin (Felis catus) çiftleştirilmesinden elde edilir.
Savana kedisi (ya da "savannah" kedisi), vahşi bir kedigil türü olan serval (Leptailurus serval) ile evcil kedinin çiftleştirilmesinden elde edilir.
İki cins de doğal değil, insan üretimi yapay melezlerdir. Üretimleri, ticareti, pet olarak bakılmaları büyük problemler içermektedir.
Bu iş için doğadan vahşi kediler yakalanır, ömürleri boyunca tutsaklık koşullarında tutulur ve düzenli olarak evcil kedilerle çiftleştirilir. Bu çiftleşmeler sırasında evcil kediler normalde asla bir araya gelip çiftleşmeyecekleri vahşi bir kediyle zorla bir araya getirilmiş olur. Bu süreç hassas bir şekilde gizlenir, muhtemelen birçok evcil kedi ciddi biçimde yaralanmakta hatta öldürülmektedir. (Yetişkin bir servalin ağırlığı 18-20 kg, omuz yüksekliği 55-60 cm civarındadır, yani yetişkin bir kedinin 3-4 katı gibi düşünülebilir.)
Bu ilk çiftleşmeden doğan ve "Filial 1" (F1) olarak adlandırılan yavrular genelde fazla vahşi oldukları için satılamaz; dolayısıyla, çiftleştirmek için daha az vahşi davrananları ayrıldıktan sonra geri kalanlar, doğaya salmak da mümkün olmadığı için, bütün ömürlerini küçük kapalı hacimlerde işkence denebilecek bir yaşama mahkum olarak geçirmek zorunda kalır. Vahşi davranışlar, F1 kedilerle evcil kedinin çiftleşmesiyle elde edilen ikinci kuşak (F2) yavrularda da fazlasıyla vardır, dolayısıyla onların da kaderleri F1'lere benzer. Bu zincir F3, F4, F5, F6 diye, çoğunluğu satılabilir, kârı yüksek bir nesil elde edilene kadar devam ettirilir. Buna rağmen birçok F5 sahibi, kedilerine hakim olamadıklarını, aşırı aktif olduklarını, kendilerine ya da evlerine zarar veren davranışlarını engelleyemediklerini, özellikle misafirlere ya da diğer petlere karşı çok agresif olabildiklerini bildirmektedir. Kedilerin davranış problemleriyle ilgili danışmanlık hizmeti sunan, "My Cat From Hell" adlı TV programının yapımcısı Jackson Galaxy, bir Youtube videosunda "Bengal ve savana sahipleri olmasa işsiz kalırdım." demiştir.
Bunlara ek olarak, insanlar tarafından yapay seçilimle tasarlanmış tüm hayvanlarda olduğu gibi bu kedilerde de genetik bazı sağlık sorunları görülmektedir. Piruvat kinaz eksikliği (alyuvarların ömrünü belirleyen bir enzimin eksikliği ve anemi oluşması), ilerleyici retina atrofisi, düz göğüslü yavru kedi sendromu (ing. flat chested kitten syndrome) bengallerde görülmektedir. Ayrıca bengaller kalça displazisine de eğilimlidir ve hipertrofik kardiyomiyopati (kalp duvarlarının kalınlaşması) görülme sıklığının da diğer türlere göre daha fazla olduğu ileri sürülmektedir. Savana kedilerinde de piruvat kinaz eksikliği görülmektedir. Genel olarak, bu tip melez kedilerle ilgili bilimsel veriler henüz yeterli düzeyde olmadığı için olası başka genetik hastalıkların varlıkları da henüz tespit edilmemiş olabilir.
Konunun diğer kirli bir yüzü ise illegal vahşi yaşam ticaretinin düzenli olarak desteklenmesi ve merdivenaltı bir sektörün ortaya çıkmış olmasıdır. Bu kedilerin üretimi için vahşi hayvanlar kaçak olarak yakalanmakta ve kötü koşullarda yaşatılarak hayatları mahvedilmektedir. İngiltere'de bu hayvanların korunmasıyla ilgili çalışan bir kurum olan Wildheart Trust, bu hayvanların maruz kaldıkları fiziksel ve psikolojik zararlara yıllardır tanıklık ettiklerini, doğal popülasyonların üzerinde de önemli bir baskı oluştuğunu, üretimin yasaklanması gerektiğini bildirmiştir.
Kedi bakımı konusunda dünyadaki en saygın kurumlardan olan International Cat Care bu tip kedilerin çoğaltılmasını ve alınmalarını desteklemediğini duyurmuştur.
Kaynaklar:
H. Horton. UK could ban part-wild hybrid cats after social media fuels boom in popularity (17 Şubat 2022). Erişim tarihi: 27 Mart 2022. Erişim yeri: The Guardian | Arşiv bağlantısı
Bengal (11 Eylül 2018). Erişim tarihi: 27 Mart 2022. Erişim yeri: International Cat Care | Arşiv bağlantısı
Savannah (4 Ekim 2018). Erişim tarihi: 27 Mart 2022. Erişim yeri: International Cat Care | Arşiv bağlantısı
Serval. Erişim tarihi: 27 Mart 2022. Erişim yeri: Wikipedia
Leopard Cat. Erişim tarihi: 27 Mart 2022. Erişim yeri: Wikipedia
◉
Sokakta başının çaresine bakabilecek bir kediyi alıp eve sokmanın onun için iyi mi kötü mü olacağı uzun uzun tartışılabilir, kolay bir konu değil. Ev yaşamının pozitif yanlarıyla beraber ciddi negatif yanları da var bir kedi için. Bu nedenle, durumu kötü olan ve sokakta kalırsa yaşayamayacak durumda olan kedileri (yavru ya da yetişkin), sokağa terk edilen kedileri, annesi olmayan yavruları almak daha doğru olacaktır. İlla yavru almaya odaklaklanmak da çok doğru bir yaklaşım değildir çünkü bu dönem gerçekten çok kısa sürer ve kediniz yavruluk şirinliğinden hemen çıkar. Bulunduğunuz çevrede, parklardaki ya da sokaklardaki kedilere bakan hayvanseverler varsa, bu özellikteki hayvanları bulmak için onlara ve veterinerlere danışabilirsiniz.
Kediyi bulup eve getirmeden önce evdeki hazırlıklarınızı tamamlamış ve veterinerinizi tespit etmiş olmanız çok iyi olur. Kediyi sokaktan aldıktan sonra ilk yapmanız gereken veterinere gidip gerekli tıbbi bakımı kedinize sağlamaktır. (Parazit ilaçları, aşılar ve tedavi edilmesi gereken çeşitli durumlar olacaktır. Kötü durumda bir kedi bulduysanız bu ilk dönemde sık sık veteriner ziyaretleri yapmanız gerekebilir. Buna hazır olun.) Özellikle kritik olan bu dönemde kediye yönelik kafanıza göre iş yapmayın ve veterinerinizin söylediklerine harfiyen uymaya dikkat edin. (Süt verip zaten hasta olan bir yavru kediyi ishalden öldürebilirsiniz mesela. Kedilerin çoğu laktozu sindiremez.) Bir konuda ne yapmanız gerektiğinden emin değilseniz veterinerinize en azından telefonla mutlaka danışın.
◉
Oldukça önemli bir konu. İyi veteriner kolay bulunabilen bir şey değil ülkemizde. Bu tabi ki iyi veterinerlerin olmadığı anlamına gelmiyor. Mesleğini seven, gelişmeleri takip eden, sağlığı her zaman ticaretin önüne koyan veterinerler çok az olmakla birlikte var.
Veteriner araştırmanızda şunlara dikkat edebilirsiniz:
Hayvan bakan tanıdıklarınız varsa onlarla konuşun, veteriner tecrübelerini dinleyin, detaylı sorular sorun. Genelde insanlar canlarını sıkan bir tecrübe yaşamadıkça "bizim veterinerimiz çok iyidir" demeye meyillidir. Bazen bunun tersi de geçerli olabilir, yani veteriner iyi de olsa bazı hayvan sahipleri hoşlarına gitmeyen bir deneyim yaşadıklarında aslında çok iyi olan bir veterineri kötüleyebilir. Bu tür kişisel yorumlar tek başlarına bir veterinerin gerçekten iyi ya da kötü olduğuna kanaat getirmenizi sağlamamalı, kendi araştırmanıza devam etmeli, kişisel kanıların ötesine geçecek kanıtlar aramalısınız.
Ulaşabileceğiniz veterinerlerin bir listesini çıkarın. Sonra uygun zamanlarınızda, görüşme randevusu alıp muayenehanelerine giderek kimin mesleğinde daha iyi olabileceğini anlamaya çalışın.
Muayenehanesini size gezdirmesini isteyin. Genel hijyene dikkat edin. Kokuya dikkat edin. Temiz olması ve kötü kokmaması gerekir. Operasyon bekleyen ya da geçirmiş hayvanların tutulduğu kafeslere bakın. Temizler mi? Hayvanlara havlu ya da battaniye verilmiş mi yoksa bir gazete kağıdının üzerinde titreyerek mi narkozdan uyanıyorlar. Yardımcılara bakın, davranışlarının profesyonelce olup olmadığını anlamaya çalışın.
Ne gibi hizmetlerin verildiğini, hangi işlem ve operasyonların orada yapılabildiğini sorun? Fikir edinmek için aşıların, parazit ilaçlarının, kısırlaştırma operasyonlarının fiyatlarını sorun. Bunun nedeni, ortalama fiyatlara dair fikir edinmeniz ve bu ortalamanın çok üzerinde ya da çok altındakileri tespit edebilmeniz ve onlara daha da sorgulayıcı yaklaşabilmenizdir. Yoksa ortalamada 500 TL'ye yapılan bir kısırlaştırma operasyonunu bir veterinerin 400 TL'ye, başka birinin 600 TL'ye yapıyor olmasında bir problem yok; ama 1000 TL'ye ya da 150 TL'ye yapan varsa orada dikkatle yaklaşılması gereken çeşitli durumlar söz konusu olabilir.
Hangi okullardan mezun olduğunu, kaç senedir çalıştığını, mesleğinin güncel bilgilerini takip etmek için neler yaptığını, son 1 yıl içinde hangi mesleki konferanslara katıldığını sorun.
İran kedisi, sfenks, scottish fold, exotic shorthair vb. sorunlu cinslerle ilgili fikrini sorun. Bu hayvanların alınmaması ve çoğaltılmaması gerektiğini, çok çeşitli genetik sağlık sorunları olduğunu, hayatlarını büyük sıkıntılar çekerek geçirebildiklerini söylemesi ve almamanızı tavsiye etmesi lazım. (Bakınız ilgili soru ve cevabı)
Bu sorgulamalarınız sırasında size samimi bir şekilde yardımcı olmak yerine sorularınızdan ve araştırmanızdan rahatsız oluyorsa o kişiyi de muhtemelen eleyebilirsiniz. Hayvanları ve mesleğini gerçekten seven bir veterinerin, iyi veteriner bulmak için bu sorgulamaları yapan birini anlaması, ona saygı duyması ve yardımcı olması beklenir.
Web sitelerini inceleyin. Mesleğiyle ilişkisini anlamaya yardımcı olabilir. Mesleğini seven bir veterinerin web sayfasının daha güzel tasarımlı olması, kaliteli içeriklere sahip olması, içeriklerin orjinal olması (orjinal değilse de kaynakların verilmiş olması) beklenebilir.
Google yorumlarına bakın, eğer çok sayıda insan yorum yapmışsa bir fikir edinebilirsiniz.
Son olarak, birini seçip birkaç kere gittikten sonra tekrar bir değerlendirme yapın. Bu süreçte veterinerle aranızda geçen her şeyi değerlendirin. Bir durum olduğunda ve evden telefon ettiğinizde telefonunuza çıktı mı? Çıkamadıysa sonra size dönüldü mü mesela... Her şey yolunda görünüyorsa, genel olarak memnun kaldıysanız devam, değilse değiştirin.
◉
Önlemsiz asla yapılmaması gereken şeylerden biri.
Balkona çıkardığınız gibi kediniz düşmeyebilir hatta yıllarca hiçbir olay yaşanmadan balkona çıkan kediler de vardır. Ta ki bir gün düşene kadar.
Kedinizin avcılık içgüdülerini tetikleyecek bir canlının çevrede olması (balkon korkuluğundaki bir sinek ya da böcek mesela) rahatlıkla kedinizin düşmesine neden olabilir.
Diğer taraftan, evde yaşayan bir kedinin balkona çıkması onun için çok değerli bir durumdur. Hava alır, havadaki kokuları alır, güneş görür, etrafı gözler, az da olsa onun için çok önemli olan dışarı duygusunu tadar. Bunu kedinize sunmak için, kedi koruma fileleleri yardımıyla açık balkonunuzu kedi-güvenli hale getirebilirsiniz.
Böyle bir durumda, alçaktaki katlar dahil kaçıncı kattan düşmüş olursa olsun HEMEN veterinere götürmelisiniz. Gözle görülür bir şey olmasa bile iç kanama olabilir ve kediniz bunu size söyleyemez.
◉
Öncelikle acil durumda ne yapacağınızı önceden planlamalısınız. Her saniyenin değerli olduğu bir acil durum oluştuğunda ne yapacağınızı düşünmekle zaman kaybedemezsiniz; zaten o stres ve panik halinde vereceğiniz kararlar muhtemelen doğru da olmayacaktır.
Mesai saatleri dışında acil bir durumla karşılaşırsanız kedinizi götüreceğiniz 24 saat açık hayvan hastanesi, klinik ya da veterineri önceden belirleyin. Buraya en hızlı nasıl ulaşabileceğinizi öğrenin. Araç kullanıyorsanız önceden giderek yolu öğrenin. Evdeki diğer insanların da bunu öğrenmesi iyi olacaktır. Çevrenizde mesai saatleri dışında açık olan bir pet kliniği yoksa o zaman veterinerinizle bu durumu konuşun ve prosedürü belirleyin.
Her an kullanıma hazır bir taşıma çantasını el altında bulundurun. Bazı pet sahipleri taşıma çantalarını demonte edip bir yere kaldırır. Bunu yapmayın. İçinde havlu olan bir taşıma çantasını her zaman ortalıkta tutun. Bu kedinizin günlük kullanımı için de yararlıdır. (Taşıma çantasına kedinizi alıştırmak için neler yapmanız gerektiğini "Yararlı Şeyler" bölümündeki ilgili videolardan öğrenebilirsiniz.)
Normalde "medeni" olan kediniz acil bir durumda, ciddi bir sağlık problemi yaşarken bambaşka bir kediye dönüşebilir, ısırıp tırmalayarak kendini savunmak isteyebilir. Başınıza bir iş gelmeden yakalamak ve tutmak için kolay ulaşabileceğiniz bir yerde bir battaniye ya da koruyucu bir eldiven bulundurmanız iyi olur.
Kedinizin vücut ısısının, nabzının ve solunumunun normal koşullarda nasıl olduğunu bilmeniz hastalık ya da kriz koşullarında kedinizin durumunu değerlendirmenizde işinize yarayacaktır.
Acil durumlar çok çeşitli olabilir ve bunlara göre veterinere gitmeden önce acilen yapmanız gereken farklı şeyler olabilir. Kanamanın kontrol edilmesi, solunumu engelleyen objenin mümkünse çıkarılması, solunum durmuşsa suni solunum, kalp durmuşsa kalp masajı, kırık varsa hayvanın güvenli bir pozisyona getirip sabitlenmesi veya başka durumlar söz konusu olabilir. (Kalp masajının nasıl yapılması gerektiğini anlatan detaylı bir webinar "Yararlı Şeyler" bölümünde bulunmakta.) Tüm bu konularda bilgilenmek, kediniz için bir ilk yardım çantası oluşturmak, öyle bir durumla karşılaştığınızda kedinizin hayatta kalmasını sağlayabilir. (Bu konuda detaylı bir bölüm Pam Johnson-Bennett'in "Think Like a Cat" kitabında var.)
◉
Kediler evde yalnız kalmaktan hoşlanmaz çünkü zaten olması gerekenden daha az uyaran içeren çevresi iyice uyaransızlaşmış olur. Ayrıca bu uyaransızlaşma onun için en önemli olan uyaranlardan (ve daha da önemlisi, kaynaklardan) birinin ya da birkaçının, yani evdeki insanların eksilmesiyle gerçekleşmiş olur. Yaşamsallıklarının önemli bir bölümünün size ve evdeki diğer insanlara bağlı olduğunun farkında oldukları için de tamamen yalnız kalmak kedilerimiz için oldukça stresli bir durum olabilir. Buna ek olarak, evde yalnız kalan kedi sizin birkaç saat sonra geri geleceğinizi de bilemez; dolayısıyla, özellikle bu rutine alışmamış kedilerin "terk edilme duygusu" gibi bir duyguyu ve getirdiği stresi yaşıyor olmaları da fazlasıyla ihtimal dahilindedir. İnsanların çoğu, kedilerini evde yalnızken gözlemleyemediği için durumun bu kadar vahim olabileceğini düşünmek istemez ama gerçek aslında hiç de hoş olmayabilir. Aşağıdaki videoda sahibi evi sabah terk ettikten sonra ciddi düzeyde stres yaşayan bir kediyi ve Jackson Galaxy'nin evde yalnız bırakılan kedilerin sahiplerine tavsiyelerini izleyebilirsiniz.
Hayır, yıkamamalısınız. Van kedileri gibi istisna bazı kediler dışında kedinin doğasında suya girmek diye bir şey yoktur; dolayısıyla ıslanmayı, suyun altına girmeyi hiç sevmezler. Kediler kendilerini gayet iyi temizleyecek şekilde evrimleşmişlerdir. Dişleri, dilleri ve tükürükleriyle kusursuz bir kürk temizlik ve bakımı gerçekleştirirler. Kediniz kendini temizlemiyorsa bir sorun var demektir; veterinerinizle iletişime geçebilirsiniz.
İstisna: Kirli, yapışkan, zehirli vb. bir şeyle kediniz kirlenmişse kedinizi yıkamanız gerekir. Böyle bir durumda:
Yıkanmadan önce tırnaklarını kesebilirseniz iyi olur.
Kedinizi yıkayacağınız zeminde ikinizin de kaymaması için mat olması iyi olur.
1'e 5 oranında suyla seyreltilmiş kedi şampuanı, yoksa sabun ya da bebek şampuanı kullanabilirsiniz.
Suyu ılık ve az tazyikli olacak şekilde ayarlayın. Duş ahizesini kullanın ve kedinizin vücuduna çok yakın tutun, hatta kabul ediyorsa vücuduna çok bastırmadan dayayın; suyun uzaktan püskürmek yerine bu şekilde gelmesi daha az korkmasını sağlayacaktır.
Kafasını ıslatmadan, kulaklarına, gözüne ve burnuna su gelmemesine özellikle dikkat ederek tüm vücudunu ıslatın ve boynundan kuyruğuna doğru, tüylerin çıkış yönünde masaj hareketleriyle iyice şampuanlayın ve iyice durulayın. Tüm kir temizlenene kadar şampuanlama ve durulama işlemini tekrarlamanız gerekebilir.
Kafasını ve yüzünü bir banyo lifi ya da yumuşak bir sünger yardımıyla, sadece su kullanarak temizleyebilirsiniz. Eğer bu bölge de çok kirlendiyse çok daha fazla suyla seyreltilmiş şampuanla; göze, burna ve kulağa su gelmemesine özellikle dikkat ederek temizleyin.
Yıkanma bittikten sonra kedinizi büyük bir havluyla sarmalayın, hava akımı olmayan bir yerde iyice kurulayın ve tam olarak kuruyana kadar orada tutun. Eğer korkmuyorsa saç kurutma makinesini en düşük ayarda ve uzaktan tutarak kullanabilirsiniz.
Tüm bu süreçte yumuşak bir ses tonuyla kedinizle konuşun. Korkup kaçmaya çalışsa bile panikleyip sesinizi yükseltmeyin. Kurulanma bittikten sonra kedinizle oynayın ve/ya sevdiği bir ödül mamasını verin.
Kısmen yararlanılan kaynak: https://pets.webmd.com/cats/bathing-your-cat#1
İstisna 2: Sfenks gibi kürksüz kedilerin kürksüzlük kaynaklı ortaya çıkan yağlanma sorunları nedeniyle düzenli yıkanması gerekir. Detayları veterinerinizden öğrenebilirsiniz. Neden bu tür kedileri almamanız gerektiğini öğrenmek için şurayı ya da daha kapsamlı bilgilenmek istiyorsanız Evrim Ağacı'ndaki şu yazıyı okuyabilirsiniz.
◉
Kedileri etkileyen bu dört farklı bitki türü, piyasadaki ürünlerde şu isimlerle karşınıza çıkabilir:
Catnip / kedi nanesi / Katzenminze = Nepeta cataria (Kedilerin %68'i etkileniyor.)
Matatabi / gümüş asma / silver vine = Actinidia polygama (Kedilerin %79'u etkileniyor.)
Kedi otu / valerian / baldrian = Valeriana officinalis (Kedilerin %47'si etkileniyor.)
Tatar hanımeli / tatarian honeysuckle = Lonicera tatarica (Kedilerin %53'ü etkileniyor.)
Bunlar kedilerin bir kısmını çeken, kokularına ve tatlarına kedilerin kısa süreli yoğun reaksiyonlar verdiği bitkilerdir. En bilineni kedi nanesidir (catnip). Bitkideki nepetalakton adlı organik bileşiğin kedileri (kaplan ve leoparları da) pozitif etkilediği, beyinlerindeki ödül ve zevk sistemini aktive ettiği tespit edilmiştir. Kedilerin %68'i, genelde 1 yaşından sonra bu bitkinin tazesinin ve kurutulmuşunun tadına ve kokusuna farklı tepkiler verir. Bazısı biraz gevşer ve rahatlar, bazısı biraz daha enerjik bir hal alır, bazısı kendinden geçer. Bu tepkiler kalıcı değildir ve uzun da sürmezler. Birkaç dakika içinde tepkiler kaybolur. Bu tepkilerdeki ortak davranış kedilerin başlarını ve vücutlarını bu bitkilere sürtmeleri, üzerlerinde yuvarlanmalarıdır.
Matatabi'de de nepetalaktona benzer bir organik bileşik olan nepetalaktol bulunmaktadır ve kediler buna da kedi nanesine benzer tepkiler vermektedir. Görece az denekli bir araştırmada daha fazla sayıda kedi, kedi nanesi yerine matatabiden etkilenmiştir. Yani öncelikle matatabiyi denemek daha mantıklıdır.
Kedilerin bu bitkilere reaksiyonu cinsel olgunluğa eriştikten sonra başlar. Bazı kediler ömürleri boyunca hiç etkilenmeyebilir de. Bununla birlikte, kedilerin %94'ünün bu dört bitkinin en az birinden, %24'ünün ise hepsinden etkilendiği tespit edilmiştir; yani kediniz kedi nanesinden etkilenmiyorsa üzülmeyin, muhtemelen diğer üç bitkinin en azından birinden etkilenecektir, hepsini tek teke deneyin.
Kedilerin bu bitkileri kokladıklarında aşırı keyif almanın dışında baş ve vücut sürtme, üzerinde yuvarlanma şeklinde karakterize olan bu dikkat çekici davranışları neden gösterdiklerini anlamaya çalışan bir bilimsel araştırmada, nepetalaktol'un (matatabi) sivrisinek uzaklaştırıcı etkisinin olduğu ve kedinin sürtünürken bitkideki bu molekülü kafasına ve kürküne yaydığı ve bu şekilde sivrisinekleri (muhtemelen başka ısıran böcekleri de) etkili bir şekilde uzaklaştırdığı görülmüştür. Başta kalp kurdu olmak olmak üzere kediler için doğada ölümcül olabilecek başka parazitlerin de taşıyıcısı olan sivrisinekleri uzak tutan bu davranışların evrimsel süreçlerde neden ve nasıl seçilmiş olabileceği de böylece ortaya çıkmaktadır. Aynı durum catnip için de geçerlidir; onun da sivrisinek uzaklaştırıcı etkisi tespit edilmiştir.
Piyasada kedi nanesi (catnip), kedi otu (valerian ya da baldrian olarak da satılır) ve gümüş asma (matatabi olarak satılır) içerikli ürünler rahatlıkla bulunabilmektedir. (Kedi nanesini saksıda ya da bahçede kendiniz de yetiştirebilirsiniz.) 1 yaşını geçmiş kedileriniz için bu ürünleri alıp hangilerinden etkilendiklerini tespit edip onlara sunabilirsiniz. Burada dikkat etmeniz gereken şey, kedinizin duyarlılığını azaltmamak için bu bitkileri ya da ilgili ürünleri birkaç günde bir, kısa süreler için (3-5 dakika) kedinize sunmanız, sürekli ortalıkta tutmamanızdır. Bunun dışında, çok kedili evlerde bu bitkileri kedileri birbirlerinden ayırarak vermek gerekebilir çünkü baskın kişilikli bir kedi bitkiden etkilendikten sonra daha enerjik bir hal alıp diğer kedilere saldırabilir. (Aşağıdaki BBC videosunda hem catnip'e verilen pozitif reaksiyonları hem de bazı kedilerdeki saldırganlaşmayı görebilirsiniz.)
>>>
Not: Piyasada kedilerin sindirimlerine yardımcı olsun diye yemeleri için satılan ve yanlış bir şekilde "kedi otu" denen çimenler aslında buğday vb. tahılların çimleridir. Bu tür ürünler valerian değildir. Piyasada rahatlıkla bulabileceğiniz organik buğday, arpa, çavdar, yulaf ve keten tohumlarını evde bir kaseye koyacağınız toprakta çimlendirerek bu tip ürünleri kolaylıkla üretebilirsiniz.
Kaynaklar ve ileri okuma:
M.Delgado. Cats getting “eufloric”: A new study explores olfactory enrichment for felines. (16.03.2017). What your cat wants | Arşiv bağlantısı
Bol, S., Caspers, J., Buckingham, L. ve ark. Responsiveness of cats (Felidae) to silver vine (Actinidia polygama), Tatarian honeysuckle (Lonicera tatarica), valerian (Valeriana officinalis) and catnip (Nepeta cataria). BMC Vet Res 13, 70 (2017). https://doi.org/10.1186/s12917-017-0987-6
R. Uenoyama ve ark. (2021). The characteristic response of domestic cats to plant iridoids allows them to gain chemical defense against mosquitoes. Science Advances. DOI: 10.1126/sciadv.abd9135
◉
Topaklanan kedi kumunuzun günlük temizliğini yaparken idrar topaklarını parçalamazsanız kumunuz temiz kalır. Bu şekilde hem kedinizin tuvalet kullanımını kolaylaştırırsınız hem de kumunuz çok daha uzun süre dayanır. 10 kg'lık topaklanan ince kedi kumunu, topakları hiç parçalamazsanız, bir kedi için, hiç koku yapmadan 1.5 aya yakın kullanabilirsiniz.
Kumun topaklanma performansı düşükse ve/veya küreği kuma sokarken topağa denk gelirseniz topaklar parçalanır. İkisini de önleyebiliriz.
Topağı küreğe alıp hafif hafif salladığınızda parçalanmıyor olması lazım. Bu hareket sırasında bile topak dağılıyorsa kumunuzu değiştirmeniz iyi olur. Topakların kaya gibi olmasına gerek yok ama bu kadar kolay da parçalanmaması gerekir.
>>>
Kumun içindeki topakların yerleri belli olmuyor olsa da bunları hiç parçalamadan alabilirsiniz:
Kum tepsisini kısa kenarlarından birinden tutarak 10-15 cm havaya kaldırıp hafif hafif, yukarı aşağı sallayın ve kumun tepsinin diğer tarafına doğru birikmesini sağlayın.
Tepsiyi yere bırakın ve kaldırdığınız kenara doğru bakan "kum yamacı"nın alt yarısındaki kumları küreğinizle kaldırdığınız tarafta oluşan boşluğa doğru ata ata aksi yöne doğru ilerleyin. Siz alt yarıdan kumları attıkça yamacınız diğer tarafa doğru ilerleyecek ve içeride kalmış topaklar üst yarıdan açığa çıkacak.
Topak açığa çıkmaya başlayıp sınırları belli olunca (bazen iki topak birbirine yapışmış ve ilk anda ikisi birden görünmüyor olabilir, dolayısıyla topağın sınırlarını tam olarak anladığınızdan emin olun) küreğinizi altına topağın tamamını kapsayacak şekilde sokup yavaşça kaldırarak topağı kumdan tamamen çıkarın.
Küreğinizi havada hafif hafif titreştirerek topağın üzerinde kalan temiz kumların tepsiye dökülmesini sağlayın.
"Yamacı tırtıklama" hareketini tepsideki tüm kumu tarayacak şekilde devam ettirin ve varsa diğer hazineleri de bulun.
İdrar topaklarını ve dışkıları aldıktan sonra küreğinizle temiz kumu iyice karıştırın. Bunu yaparken varsa kalan küçük dışkı parçaları da açığa çıkacaktır.
Kumun üstünü düzleyip tuvaletini kedinize teslim edebilirsiniz.